Hepinize
Merhaba,
Robert
A. Johnson "Transformation(Dönüşüm)" isimli kitabında en eski
zamanlardan beri özdeyişlerde, anlatılarda ve hikâyelerde insanoğlunun
üç bilinç durumu olduğuna işaret edildiğini söylüyor. Modern
teknolojik dünyada artık pek rastlanmayan basit bilinç, eğitimli
Batılı insanın genel durumu olan karmaşık bilinç ve çok az
insanın bildiği ve ancak büyük azme sahip insanların büyük çaba ve
eğitimden sonra erişebildiği, insanın evriminin doruk noktası olan aydınlanmış
bilinç. Hatta diyor ki, bir hikâyede basit insanın akşam eve yemekte
ne var acaba diye düşünerek, karmaşık insanın kaderin
kestirilemeyenlerini kestirmeye kafa yorarak, aydınlanmış insanın ise
gene yemekte ne var acaba diye düşünerek döndüğü anlatılırmış. Aydınlanmış
insan ile basit insan arasındaki fark birinin kendi durumunun farkında
olması diğerinin ise olmaması iken, karmaşık insan zamanının çoğunu
kaygılanarak ve sıklıkla bir endişe hâlinde geçirirmiş.
Bizler
bu endişe hâlinin nasıl bir şey olduğunu ve bizi yaşamaktan nasıl
alıkoyup tükettiğini çok iyi biliyoruz. O yüzden de aydınlanmış
bilince doğru giden yolda kahramanın yolculuğunu yapmaya çalışıyoruz.
Sizleri
bilmem ama benim çok fazla toplama huyum vardır. Hiçbir şeyi atmaya kıyamam
ve o atamadıklarım sürekli üstüme üstüme gelirler ve ben kendimi
onları aynı filmlerdeki gibi pencereden aşağıya atarken hayal ederim.
Tabii bu daima hayal etmesi güzel, ama hiç gerçekleşmeyen bir hayal olarak kalır.
Geçtiğimiz
ay bu topladıklarım içerisinden video kasetlerini dvd'ye kaydetme
eylemindeydim. Hani o her seyahatte veya önemli olayda kaydettiğimiz ama
sonra da hiç dönüp seyretmediğimiz kasetler. Oldukça bunaltıcı bir
işti benim için ve çok bunaldığım bir anda kendi kendime bir cümle
sarfettiğimi farkettim. Bu cümle "ısrarla geçmişimi kayıt altına
almaya çalışırken aslında yaşamamakta ve anı kaçırmakta olduğum"du.
Sonra da gezdiğim ne kadar çok yeri aslında kendi çıplak gözlerim
yerine bir objektifin arkasından seyrettiğimi farkettim. Benzer duyguyu
bu sene doğum günümü kutlarken de farketmiştim. Çok güzel bir
kutlamaydı ama ben hiçbir sevdiğimle özel olarak poz verip fotoğraf
çektirmemiştim. Bütün fotoğraflar spontan olarak çekilmişlerdi. Önce
bunu görünce çok üzüldüm. Fakat daha sonra düşünündüğümde o
gecenin her anının benim için dolu dolu olduğunu ve şunu da kayıt
altına alalım, poz verelim diyebileceğim hiç boş bir anım olmadığını
farkettim. Yani anı yaşamak beni çok mutlu etmiş ve de resimleme endişesi
yaşatmayacak kadar da hafızamda yer etmişti.
Ve
bu farkındalığın benim için iyice bilinç düzeyine çıkmakta olduğu
ay ben hem geleceği ve yeni zaman bilincini simgeleyen Yıldız
kartını çekmiş hem de Johnson'ın bahsettiğim kitabını okumaya başlamıştım.
Tabii her zamanki gibi bu hiç de tesadüf değildi ve dolayısıyla bunu
sizlerle de paylaşmak istedim. Çünkü aynı kitapta Johnson İngilizce'de
mutlu anlamına gelen "happy" kelimesinin kökenini araştırdığını
ve bu kelimenin olmak, meydana gelmek anlamına gelen "happen"
kelimesinden türediğini keşfettiğini yazmış. Ardından da eklemiş,
"Mutlu olmak basitçe olmakta olanı farketmekle mümkündür. Öğlen
yemeği yiyecek olmaktan mutlu olamıyorsanız, onu başka bir yerde
bulmanız da pek mümkün değildir."
Yemeklerinizin
hep mutluluk dolu olması dileğiyle, yolunuz açık olsun.
©
Güneş
İlhan, Haziran 2009, İstanbul
Rev. 20 Ekim 2020
|