Ana Sayfa |
|
Satürn'ün Gölgesindeki Issız Ada'm |
Çitte o kadar uzun süre oturdu ki ruhu demir bağladı.
~ Lloyd George ~
|
Çoğumuz Issız Adam filmini seyrettik. Kimimiz beğendi, kimimiz ise beğenmedi. Beğenenlerin büyük çoğunluğu neden beğendiklerini farkettiler, çünkü filmde kendilerini farkettiler, yanlarındakini farkettiler. Yetişkin bir oğlu olan evli bir arkadaşım şöyle bir yorum yaptı: "Her iki adamım da oradaydı." Tabii kendisi de oradaydı. Beğenmeyenler ise neden beğenmediklerini farketmediler, çünkü kendilerinin ve yanlarındakinin orada olduğunu farketmediler.
Beğenmeyenler de dahil herkes kendi özeline göre bilinçli ya da bilinçdışı olarak farklı bir yönünden etkilendi filmin. Kimisi kısa ya da uzun böylesi bir aşk yaşamadığı için, kimisi aynı korkuyu yaşadığı için, kimisi ise aynı korku nedeniyle terkedildiği için vs. Benim ise beğenmenin ötesinde bir de imrendiğim bir sahne vardı. O da o kahvenin savrulduğu sahne (!). Ne de olsa Şeytan da bizim kartlarımızdan.
Tüm bunlar bir yana, "Neden Satürn de, tarot kartlarımızdan biri değil bu yazının başlığı?" diye sorarak ana konumuza girelim ve öncelikle James Hollis'in bir kitabının adından esinlendiğimi belirteyim. Kitabın adı "Satürn'ün Gölgesinde - Erkek Ruhunun Yaralanması ve İyileşmesi." Ardından başka bir soru gelecek tabii, "Tamam erkek ruhu ve Issız Adam anladık, ama Satürn'le tarot'nun ilgisi ne?" Bunun cevabı da, 22 büyük arkana kartının simgelediği kahramanın yolculuğunda Satürn'ün bizim için eşik demek olduğudur. Eşik kartlarımız olan Ermiş ve Ay'ın ortak olan astrolojik sembollerinin Satürn oluşudur. Ada'da niye tırnak var derseniz, onu da yazıyı okuyunca göreceksiniz.
Alper filmde eşik atlayamamıştır, çünkü atlamamanın acısı, atlamanın korkusunu yenememiştir. Alper'in acı eşiği çok yüksektir ve eşiği atlayarak gerçekte kim olduğunu bulmayı, gerçek adının ne olduğunu bulmayı seçememiştir. Hâlbuki Alper'in gerçek ismi zaten ona verilmiştir bile. Alper demek yiğit demektir, ama o denize açılıp Ada'ya ayak basmamayı seçmiştir. Yani karaya ayak basmamış ve denizlerde boğulmayı seçmiştir, daha doğrusu boğulmamayı seçememiştir. Odysseus'un katetmeyi, animasına (içindeki dişile) kulak vererek başardığı o yolculuğu Alper göze alamamıştır.
Hajo Banzhaf, Ermiş kartı için kişisel ilişkiler bağlamında şunları söyler, "Bizi çoğu kez sevginin daha olgun formlarına, birlikteliğin derin deneyimini yaşayabilmek için gönüllü olarak kendini kısıtlamaya yöneltir. Bilgece bir anlayışa da işaret eder; sağlam bir ilişkinin en büyük ön şartı her iki tarafın da yalnız kalabilme yetisine sahip olmasıdır." Ay kartı için söyledikleri ise, güvensizlik, korku, sahne korkusu, önemli bir adım atmaya cesaret edememek, ardında çok önemli ve değerli bir şey barındıran eşiği geçmekten korkmak anlamına geldiği, ve bizim çocukluğumuza ilişkin deneyimlerimizin bilincine varmamız ve onları iyileştirmemiz için büyük bir fırsat olduğudur.
Filmde sahneye annesinin de dahil oluşuyla, biri gerçek annesi, diğeri ise müstakbel sembolik annesi olan iki kadın figürü arasında yaşadığı kıskaç Alper için dayanılmaz hâl alır. John A. Sanford ve George Lough'ın birlikte yazdıkları "What Men Are Like" isimli kitapta şöyle der, "Bir erkek evlendiği zaman yalnızca karısıyla evlenmez. Çalışma gerekliliğiyle, her çeşit kısıtlanma duygusuyla, belli bir miktar para kazanma veya belli bir düzende yaşama zorunluluğuyla da evlenmiş olabilir." Bence kadınlar da yalnızca kocalarıyla evlenmezler. Bakmak, yedirmek, giydirmek, yaşamını organize etmek, temsil etmek ve yakın ilişkilerini düzenlemek durumunda oldukları çocuklarıyla evlenirler ki Ada da bunu Alper'in annesinin ziyarete gelişiyle kısmen yapmıştır. Tüm bunların kaynağı ise bize miras kalmış olup bilincimizde ve bilinçdışımızda yer alan modeller ve yaşamımızdaki rol modelleridir.
Dolayısıyla Issız Adam yalnızca Alper değildir, Ada da ıssızdır. Ama bir fark vardır, Alper eşiği atlayamamış, Ada ise gerçek adını öğrenmeden atlamaya kalkmıştır. Bu daha çoğumuzun hikâyesidir. Genelde eşiği atlayamayanları görürüz, hâlbuki eşiği gerçek adını öğrenmeden atlayanlar daha çoktur. Bu da, bir ilişki veya bir evlilik içerisinde olsak bile gerçek anlamda bir ilişki kurabilmemizi imkânsız kılar ve Ermiş kartının ifade ettiği sevginin daha olgun formunu öğrenemez, sağlam bir ilişkinin temeli olan kendi kendimize yalnız kalabilme yetisini kazanamayız. Bunu yapamayınca da bizi esas değerli şeye ulaştıracak, tüm sahne korkumuza rağmen gün ışığına çıkartacak, bir anne ya da bakıma muhtaç bir çocuktan öte birer kadın ve erkek olarak kendi bireyliğimizi yaşamamızı sağlayacak olan Ay kartının eşiğini aşamayız.
İlişkilerimizde ıssız kalmamayı başarabilmemiz dileğiyle.
© Güneş İlhan, 18.12.2008, İstanbul
|
Başa Dön |
© 2005-2022, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez. |
|