Hepinize
Merhaba,
"Batı Hikmetinin Bilinmeyen Tarihi"
isimli kitabın yazarı Peter Kingsley kitabın bir bölümüne yukarıya koyduğum
sözüyle başlamış ve bu sözle ne demek istediğini açıkladıktan
sonra da eklemiş: "Şanslı değilseniz, bu noktaya ancak öldüğünüzde
gelirsiniz."
Daha
ilerideki bir bölüme ise şöyle başlıyor: "Ölünce yeraltına
gitmek bir şeydir; oraya daha yaşarken, bilerek ve hazırlıklı bir şekilde
gitmek ve bu tecrübeden bir şeyler öğrenmek tamamen başka bir şey."
Yani
Kingsley bizim, insanoğlunun, yani kahramanın yolculuğunu anlatıyor.
Rasyonel düşünce sisteminin hakimiyetindeki Batı'nın mitlerden nasıl
arınmış olduğunu, halbuki köklerindeki mistik ve manevi geleneği
incelemesi ve anlaması gerektiğini söylüyor.
Tarot,
bu mistik ve manevi geleneği anlayabilmemiz için bize sunulmuş önemli
bir rehber ve kaynaktır. Mitler
ve masallar insan ruhunun yansımalarıdır. Bize kendi potansiyelimizi,
varlığımızın eşşiz olanaklarını anlatırlar, Tarot da bunları görünür
kılar bizim için. Tarot'nun rehberliğinde Ermiş kartının eşik bekçiliğini
yaptığı yeraltı yolculuğunu yapanlar şanslıdırlar, çünkü Joseph
Campbell'in dediği gibi fırsatlar bizi orada bekler. Dolayısıyla o en
fazla korktuğumuz kartlardan biri olan Ölüm kartı en büyük fırsatları
barındıran karttır, eğer ki ölmeden önce ölmeyi başarabilirsek.
Ölüm
kartı değişime teslim olmayı öğrendiğimiz aşama, yeniye yer açılabilmesi
için eskiyi bırakmayı öğrendiğimiz noktadır. Bir kart açılımında
Ölüm kartı çıkıp da soruyu soran kişinin yaşamında bir şeylerin
aynı kalması mümkün değildir. Ya yaşam tarzında ya da düşünce
tarzında ve
tabii gene buna bağlı olarak yaşama bakış açısında ve dolaylı
olarak yaşam kalıbında mutlaka bir değişiklik olacaktır. Kişi bunu
gönüllü olarak gerçekleştiremezse yaşam onu zorlayacaktır ve
mutlaka bir eski arkada bırakılacaktır. Eğer bu süreç farkındalıkla
katedilecek olursa ölüm sürecinin asıl amacı olan dönüşüm sürecine
doğru bir adım atılabilir.O nedenle burada değişime direnmemek ve onu
kabullenmeyi öğrenmek önemlidir. Ve yaşamın bize yeni olarak daha
iyisini sunacağına inanmamız gerekir.
Bizim
için Ölüm, kelimenin çağrıştırdığı gibi vücudumuzun başına
bir kereliğine gelip yaşamımızı sonlandıran bir şey değil, aslında
yaşamımızda sürekli meydana gelen bir şeydir. İlk okula başladığımızda,
okulumuzu değiştirdiğimizde, okuldan ayrıldığımızda, işimizi değiştirdiğimizde,
bir ilişkiden ayrıldığımızda, evimizi değişitirdiğimizde, başka
bir ülke ya da şehre taşındığımızda, evlendiğimizde ve bir aile
kurduğumuzda da biz ölüm sürecini yaşarız. Çünkü bir konum ve koşul
değişmiş, yeni bir konum ve koşul gelmiştir. Yeni bir konum ve kimlik
edinmişizdir. Artık o eski biz değilizdir.
Ölüm'e
böyle bakacak olursak belki kartlar eşliğinde değişim yolculuğuna çıkmak
bize daha az ürkütücü gelebilir. Belki böylece ölmeyi ve onun uzantısı
olarak kendimizi bulmayı başarabiliriz.
Yolunuz
açık olsun,
©
Güneş
İlhan, Mart 2010, İstanbul
Rev. 25.02.2020
|