Hepinize
Merhaba,
James
Ricklef internet sitesinin gülmece bölümünde Kader Çarkı'nın
ifadesi için "Aman olur böyle şeyler, onun için ben de kendime yaşamımla
ilgili sorumluluktan kaytarmak için izin veriyorum," diye yazmış.
Bunu bir gülmece olarak yazmış ama bunun ciddi bir gerçeklik payı da
var.
Tarot
ile ilgilenmeyenlerin, onu bilmeyenlerin ve ona inanmayanların - ki aslında
bir
şeye inanmamak için önce onun ne olduğunu bilmek gerekir - çoğunluğunun
Tarot dendiğinde gözünde, sanıyorum büyük olasılıkla bir sirk çadırının
içerisinde loş ışıklar altında oturmuş, başına çingene stilinde
bir eşarp
bağlamış, önünde küresi ile bol elbiseli, bol takılı bir kadın
canlanıyordur. Küre diyorum, çünkü küre böylesi bir atmosferi
anlatmak için
kartlardan çok daha sembolik.
Onlar
için bir şey diyemeyiz, çünkü Tarot ile hiç ilgilenmemişler, onu
bilmemişler ve böyle de bir önyargı edinmişler. Ama şu var ki bu önyargının
edinilmesine biraz da bizler katkıda bulunuyoruz. Tarot'ya sanki bizim dışımızda
başlı başına büyülü bir güce sahipmiş gibi davranıyor ve
kendimize yaşamımızla ilgili sorumluluktan kaytarmak için izin
veriyoruz. Yani Hajo Banzhaf'ın deyişiyle Tarot orada bize hizmet etmek üzere
dururken, biz onu kendimize efendi kılıyoruz. Bunu öncelikle kartları
fiziki olarak muhafaza ederken yapıyoruz. İlk destemizin mutlaka
bize hediye edilmiş olması gerekir, destemize bizden başka kimse
el sürmemeli ya da kartlar mutlaka siyah ipek bir torba içerisinde muhafaza
edilmeli gibi herkesin uyması gerektiğini ileri sürdüğümüz
kurallar ve inanışlar geliştiriyoruz. Bunlar elbet kişinin kendisi
için koyabileceği ve uygulayabileceği ritüeller ama asla hiçbirisi bir
zorunluluk ve gereklilik değil. Tek
önemli olan şey kartlarla çalışırken ve açarken onlarla en rahat
diyaloğa girebildiğimiz, zihnen dağınık ve gergin olmadığmız sakin
ve özenli bir ortamı ve yöntemi kendimize göre oluşturmamız. Bunun dışındakiler
yalnızca Tarot' kartlarına büyülü bir kimlik kazandırıp gizemli
ve ilginç kılmak için
ileri sürülen şeylerdir. Halbuki esas gizemli ve ilginç olan Tarot'nun bize söyledikleridir
ve bizim şekilden ziyade bu söylediklerine odaklanmamız gerekir.
James
Ricklef Asılan için de şöyle demiş, "Bugün kendime yaşamımdaki
tüm acılar için başka birisini suçlu hissettirebilmenin pasif-agresif
bir yolunu bulacağım." Biz Tarot'yu kendimizin efendisi haline
getirdiğimizde bunu gerçekleştirmiş oluruz. Suçlu olanlar kartlar ve o
kartların dediği doğrultuda gelişen olaylar ve bize karşı o kartların
dediği gibi davranan insanlar. Peki biz neredeyiz? Biz oturmuş, yalnızca
kartlara bakıyor, kendi sorumluğumuzu almıyor ve bir şey olduğunda
da, "Bak işte kartlar zaten bunun böyle olacağını söylemişti
diyoruz."
Halbuki Tarot kartları bize sadece içinde bulunduğumuz anın barındırdığı
olasılıkları ve potansiyelleri gösterirler. Bilinçdışımız bu
potansiyellerin farkındadır, ama bilincimiz onları görmez ya da görür
ama kabul
etmek istemez. Yani kartlar bilinçdışımız ile bilincimiz arasındaki
diyaloğu sağlayan birer araçtırlar sadece. Kartlara sahip oldukları gücü
bahşeden bizizdir. Bu gücü kendi iyiliğimize ya da aleyhmize kullanmak
da bize kalmıştır.
Bilinçdışı
ile bilinç diyaloglarını Tarot kartlarının resimsel sembolik dilinin
geliştirmemize ve anlamamıza yardımcı olduğu sezgilerimiz kanalıyla
sağlarlar. Ama bu, sezgileri güçlü olan bir insanın Tarot dilini öğrenmesine
gerek olmadığı anlamına gelmez. Sezgileri güçlü insanlar sezerler,
ama sembolik dili öğrenmedilerse o sezgilerini bilinçlerine tercüme
edemezler. Ne yapacaklarını bilmedikleri bir sürü sezgi ile baş başa
kalırlar ve işte o zaman Tarot'nun büyülü olduğuna ve kartların kişinin
kendisinin sahip olduğu güçten öte bir güce sahip olduğuna inanırlar.
Sembolik dili öğrenmeden kartları açtığımızda özellikle Ölüm
kartı ya da Şeytan kartı gibi ürkütücü kartlar karşımıza çıkacak
olursa bu kartların gerçek anlamını kavrayamadığımız için tek seçeneğimiz
kalır, o da kendi yaşamımıza aktif olarak müdahale edip geleceğimizi
kendi lehimize çizmek yerine korkumuzla baş başa oturup olacakları
beslemek ve beklemek.
Tarot
kartlarının bize gösterdiği ana ilişkin potansiyeller ve olasılıklardan
gereken mesajı alıp kendi yönümüzü belirlemek ve olması
muhtemel olayları etkileyip çizgimizi değiştirmek bizim elimizde ve sorumluluğumuzdadır.Yani
kartlar hiçbir zaman bize ne yapacağımızı ya da ne olacağını dikte
etmezler. Onların böyle bir gücü yoktur. "Güç bizdedir!"
Kendi özgür irademiz olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız, aslolan
budur ve kendi geleceğimizi biz kendimiz inşa ederiz.
Yaşam
yolunuzda
gücü elinize alabilmeniz dileğiyle yolunuz
açık olsun.
©
Güneş
İlhan, Mayıs 2010, İstanbul
Rev.
08.05.2013
|