Ana Sayfa

 

 

 

Azize ve Anaerki

          


"Kocakarı hikâyelerine kulak verin.
Anlaşılan o ki bir zamanlar bilgelerin bilmesi gereken şeyleri hafızalarında tutan yalnızca onlar."

― J.R.R. Tolkien


 

  

Hepinize Merhaba,

Dünyamız yeni yılın başlangıcı ile İmparator yılından çıkarak Aziz yılına girdi. Bir Aziz yılına girmiş olmamızla birlikte bugünkü konumuz Aziz kartı değil. Aziz kartı ile ilgili önceki yazılara
Site içi Arama bölümüne gidip Aziz kelimesini aratarak ulaşabilirsiniz. Dolayısıyla inancımızı, tevekkülü, manevi değerlerimizi, vicdanımızı ve aidiyet duygumuzu temsil eden Aziz yeni başladığı yılda inşallah karanlık ve dogmatik yanını değil, insani ve aydınlık yanını ön plana çıkartır, deyip onu önümüzdeki bir yıl için yaşanmaya bırakalım.

Dünyamız 2000'li yıllarla birlikte yeni bir çağa doğru adım attı. Bundan dolayıdır ki yaşamakta olduğumuz bugünleri bir yıl gibi kısa bir perspektiften değerlendirmek gittikçe zorlaşıyor. Bu, yılın kartlarını göz ardı etmemiz gerektiği anlamına gelmiyor elbette. Çünkü nereye nasıl gittiğimizi, gideceğimizi kısa dönemlerdeki dinamiklere verdiğimiz tepkiler, onları ele alış biçimimiz, onlara ilişkin edindiğimiz farkındalıklar, onlara yaklaşımımız ve bakış açımız, onlarla yol alış ve onları deneyimleyiş biçimimiz belirliyor. Aynı, bir ayın ya da yılın kartının nasıl deneyimleneceğini çektiğimiz günün kartlarını ele alış biçimimizin belirleyeceği gibi.

Bu yeni çağa doğru adım atışla ilgili Joseph Campbell'in, "Önümüzde kesinlikle yeni bir çağ var ve bu bir gezegenler çağı olacak. Ancak yeni çağların başlangıçları genellikle korkunçtur, büyük şiddet ve yang’ın en acımasız yönü çıkar ortaya. Yeni çağlar öyle yumuşak gelmezler, onlar saldırı ve çarpışma zamanlarıdır. Ben hiç ılımlı bir şeylere dair bir işaret görmüyorum," şeklinde yapmış olduğu yorum gözlerimizin önünde aynıyla vaki yaşanıyor.

Dünyamız 21. yüzyıla 2 sayısının sembolizminin enerjisiyle girdi. Bir önceki yüzyıl ise 19, 10 ve 1 sayılarınının sembolizminin dinamiklerinin yaşandığı bir yüzyıldı. Buradan yola çıktığımızda bir önceki yüzyıla ne kadar eril prensip damgasını vurduysa, bu yüzyıla da o kadar dişil prensip damgasını vuracak diyebiliriz. 1900'lü yıllar ana planda, yani aynı bir açılımda hesapladığımız bir öz kartı gibi ana temada Güneş (IX), Kader Çarkı (X) ve Büyücü (I) kartlarımızın hüküm sürdüğü yıllardı. 2000 yıllarda ise güç (!) Mahkeme (XX) ve Azize (II)'de. Üstelik bir sonraki yüzyılda da görevi Dünya (XXI) ve İmparatoriçe (III) kartları devralacaklar. Bu da demektir ki yaşadığımız yüzyıl ataerki ile anaerkinin mücadelelerine, sonraki yüzyıl da, iyimser bir bakışla, uzlaşmalarına (Dünya) ve yeni (İmparatoriçe) bir dünya anlayışı geliştirmelerine tanık olacak.

Geçtiğimiz yüzyılın kartı olan Büyücü bize eril yolda rehberlik etmişken, bu yüzyılın kartı Azize bize dişil yolu gösterecek. İnsanoğlunun bütünlüğe kavuşabilmesi için önce eril sonra dişil olmak kaydıyla, her iki yolu da katetmesi gerekir. Hajo Banzhaf, Tarot ve Kahramanın Yolculuğu kitabında eril ve dişili tanımlarken şöyle der, "Sembolik olarak baktığımızda "eril" ayıran, "dişil" ise birleştiren anlamındadır. Aynı şekilde, katedilmiş olan eril yol bizi kökenimizden ayırır, önümüzdeki dişil yol da bizi onunla birleştirir. Eril düşünmek ayıran, farklılaştıran düşüncedir, daima yeni sınırlar koyar ve giderek keskinleşen farklılıkları belirginleştirir. Öte yandan dişil, yani analojik düşünmek bütünseldir, ortak zeminleri farkeder ve vurgular, böylelikle daha önce çizilmiş olan sınırları kaldırır. Eril düşünce dişil düşünceyi çapraşık olmakla suçlar, oysa dişil düşünce de erilin netliğe kavuşmak için verdiği mücadeleye güler, çünkü o gerçekliğin açık bir formüle oturtulamayacak kadar karmaşık olduğunu gayet iyi bilir."

Yukarıda ataerki ile anaerkinin mücadelelerine vurgu yapmam Azize kartının iyileşmeyi temsil eden Mahkeme (XX) kartını içerisinde barındırmasındandır. Biliriz ki bir hastalık iyileşme yoluna girdiğinde, iyileşme gerçekleşmeden önce hastalığın semptomları artış gösterir. Ataerki de anaerkine karşı bu mücadeleyi verecek, onu baskılamaya çalışacaktır ki bugün bunlara her gün aldığımız haberlerle şahit olmaktayız. Öldürülen, eve kapatılmaya ve susturulmaya çalışılan kadınlar, yasaklanan kürtajlar, yok edilen doğa (ana) ve hele ki Amazon ormanları bunların birer yansıması. Ama bir yandan da dağınıkmış gibi görünmekle birlikte giderek büyüyen ve birleşen global bir kadın mücadelesi var.

Tüm bunlar bize alıcılığı, sezgiselliği, refleksiyonu, içsesimize kulak vermeyi, sabrı, olmaya bırakabilmeyi, kendimize rehberlik edileceğine güvenmeyi, ay bilincini, rahmin bilgeliğini ve insanlığın hafızasını temsil eden Azize'nin dişil enerjisinin artık daha fazla derinlerde kalmayacağını ve giderek kendisini görünür kılacağını gösteriyor. Bunun en belirgin örneği ise başımıza gelen Corona. Bu noktada Rainer Maria Rilke'nin neden "Bırakın hayat başınıza gelsin," dediğini daha iyi anlayabiliriz belki de. Çünkü Corona ile birlikte sanki aslında Azize geldi başımıza. Elbette bu dönemin yaratacağı ekonomik ve sosyal krizlerin ne korkunç boyutlarda olacağını tahmin bile edemiyoruz ama kişisel hayatlarımız açısından ele alacak olursak şimdi hayat bize evlerimizde kendi kendimize kalabilmeyi, taktığımız maskelerle ağzımızı (çenemizi) kapatıp düşünebilmeyi, bekleyip ne olacağını görmek için sabretmeyi öğretiyor adeta.

Kimbilir, belki bu sürecin sonunda bizler de biraz olsun Azize'nin o her şeyin bilinmeyen ve görünmeyen bir yönü olduğunu bilen, o nedenle iki sütunun tam ortasında oturan, hiçbir yargılamada bulunmayan ve birini diğerinden ayırmayan, ayrı tutmayan, hedefi ayrılık değil, birlik olan bilgeliğine biraz olsun yaklaşabiliriz.

Yolunuz açık, sezgileriniz sizinle olsun.

Güneş İlhan, 1 Ocak 2021, İstanbul


 

           

 

"Dünyanızı siyah beyaz olarak tanımlamayın, çünkü grilerin arasında saklı çok şey var."
 

tarotdergisi@gmail.com

Başa Dön

© 2005-2022, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ

Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez.