Ana Sayfa

 

   

Biz İyileştikçe Dünyamız da İyileşir...

  

Aşk alacakaranlığı gün ışığına tercih eder. 

~ Oliver Wendell Holmes ~

          

  

 

Hepinize Merhaba, 

 

Cnbce'de yıllar önce "The Starter Wife" diye bir dizi gösterilmişti. Belki bazılarınız seyretmişsinizdir. Benim favori dizilerimden birisidir, çünkü o dizide kahramanın yolculuğunun, böyle söylendiğinde kolay kavranılabilir olmayan anlamının kişinin yaşamında varlık buluşu çok güzel betimlenir. Hazır kahramanın yolculuğundan bahis açılmışken bir de not düşelim, kahramanın yolculuğunun kendimize özgü bir adı olsun istedim ve ona Kendi Mitolojimiz, yani "Kendi Mitolojimizi Yazmak" dedim. Mitoloji bize yaşamı ve yaşama nasıl dahil olunacağını, nasıl yaşanacağını anlatır. Biz de kendi mitolojimizde nasıl yaşadığımızı anlatırız. Amaç kendi mitolojmize okunmaya değer, yani geriye dönüp okuduğumuzda bize "İşte bu!" dedirtecek şeyler yazmaktır.  

  

The Starter Wife dizisinde, dizinin baş kahramanı Molly evlenerek kendini gerçekleştirmeyi unutur ve kendisini megaloman kocasının hizmetine sunar. Bir gün kocası boşanmak istediğini söyler ve asıl hikaye başlar. Molly kendi mitolojisini yazmak için yola çıkar. Bu yol aldığı günlerde en sevdiği ve aynı zamanda yoldaşı olan arkadaşlarıyla doğum gününü kutlayan Molly'ye, arkadaşı Joan hediyesini verirken şu cümleyi sarfeder, "Hepimizi daha iyi birer insan yapıyorsun." Yani, Molly iyileşirken, içinde yaşadığı dünya da iyileştirmektedir. Dolayısıyla bizlerin de dünyayı iyileştirebilmek için kendimizi iyileştirmemiz, dünyanın yazmakta olduğu hikayeye seyirci kalmak yerine bizim de kendi hikayemizi yazmamız gerekir. Çünkü dünya ancak bizlerin de kendi hikayemizi yazmamız koşuluyla ortaya güzel bir hikaye çıkartabilir.   

  

Bu hikayelerin kimisinin senaryosu Molly’nin hikayesinde olduğu gibi bir Kule teması üzerine kurulur. Yani isteksiz ve gönülsüz, ama başka çaremiz olmaksızın. Biz kendi korunağımızda güvenli ve mesut bir şekilde yaşadığımız yanılsaması içerisindeyken korunağımıza bir yıldırım düşer. Kendi ördüğümüz ve içerisine kendimizi hapsettiğimiz duvarlar Tanrı’nın bir fiskesi ile yıkılıverirler. Tanrı bakar bizim kıpırdayacağımız yok, kendisi işe el koyar. Einstein’ın dediği gibi, “Rastlantı Tanrı'nın anonim kalma yoludur.” Böylesi rastlantılar bize, biz istemesek de cesur olmayı öğretirler, çünkü dımdızlak ortada kalmışızdır. Hatta ortada bile değil, molozların altında kalmışızdır. Neyseki bir sonraki kartımız Yıldız’dır ve o bize her zaman bir umut ışığı olduğunu söyler.   

  

Bir de bazı senaryolar vardır ki onlara Aşıklar’ın ya da Şeytan’ın çatısı altında gireriz. Ya da Şeytan diyorum, çünkü bu senaryoya başlarken biz onu Aşıklar sanırız. Ama Aşıklar sanıp bilerek ve isteyerek yani yüreğimizin sesini dinleyerek başladığımız o hikayenin üzerine görüşümüzü aydınlatacak ışık düşüp gölgesi yansıdı mı onun Şeytan olduğunu görürüz. Bu durumu Hajo Banzhaf’ın sözleriyle de tanımlayabiliriz. Hajo Banzhaf, Tarot ve Kahramanın Yolculuğu kitabında Şeytan kartını anlatırken şöyle der, “Delicesine tutulmak demek, kendi içsel imgemize aşık olmak demektir. Yüreğimizi yerinden oynatan kişi, üzerine kendi resmimizi asmaya uygun bir burna sahip demektir...”  

  

Böyle bir durumda Molly'ye kıyasla daha avantajlı bir durumumuz vardır, çünkü Şeytan'dan sonra gelen kart Kule'dir. Dolayısıyla yaşam bize kendi isteğimizle Kule'yi alaşağı etme fırsatı sunmaktadır. Bu fırsatı kullanmak ise bizim kendimiz için nasıl bir hikaye yazmak istediğimize ve bu isteğimiz için ne kadar ayağa kalkabileceğimize bağlıdır. Ama bunu yapmak o kadar da kolay değildir ve Molly'deki gibi zorunlu bir cesaret değil, gönüllü bir cesaret ister, o nedenle de biz çoğu zaman bu işi gene Tanrı'nın parmağına bırakmayı seçeriz. Bunu seçtiğimiz için kendimizi kötü hissedeceğimiz ve Kule yıkıldığı için de acı çekeceğimiz kesindir. Ama burada unutmamamız gereken en nihayetinde güçlü ve zayıf yanlarımızla birer insan olduğumuzdur ve hani derler ya "günün sonunda" diye, bizim için de önemli olan bu bölümün sonunda kendi mitolojimizi yazmak konusunda yeni bir ustalık kazanıp kazanmadığımızdır. 

  

Ayrıca unutmayın ki yüreğimizde ve zihnimizde en çok yer eden filmler bize gözyaşı döktüren acıklı filmlerdir. 

  

Hikayeleriniz dolu dolu, yolunuz ise açık olsun.   

  

© Güneş İlhan, Kasım 2008, İstanbul 

Rev. 11.01.2013     

         

tarotdergisi@gmail.com

Başa Dön

© 2005-2022, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ

Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez.