Ana Sayfa |
|
Pi ve Richard Parker |
Korku yaşamın yegâne gerçek düşmanıdır. Yaşamı yalnızca korku alt edebilir.
~ Yann Martel - Pi'nin Yaşamı ~
|
Hepinize Merhaba,
Epeydir sesimin çıkmamasından
belki de anlamışsınızdır. Hastaydım ve de yatıyordum. Bu süreçte
bilgisayar ve internetten uzak durmayı onun yerine epeydir uzak kaldığım
filmlerimi seyretmeyi seçtim. Bunların içerisinde iki tanesi beni çok
etkiledi, biri bir çizgi film olan Cesur (Brave) diğeri ise Pi’nin Yaşamı
(Life of Pi). Bize cesaretin bizim sandığımızdan çok daha farklı bir
şey olduğunu anlatan Cesur’dan konuşmayı başka bir zamana bırakıp bugün
Pi’nin Yaşamı’ndan bahsedelim. Pi Hintli bir çocuk ve doğduğunda adı telaffuz edildiğinde İngilizce’de oldukça talihsiz bir anlama gelebilecek ve filmde olduğu gibi bolca dalga geçilebilecek olan 'Piscine Molitor Patel' olarak konur. Fransızca’da yüzme havuzu anlamına gelen “piscine” kelimesi ses olarak İngilizce’de işeme ve işeyen (ve tabii sidikli) anlamına gelen “pissing” kelimesine çok benzer. Bu nedenle de okulda arkadaşları Pi ile dalga geçerler. Ama Pi adına sahip çıkmaya kararlıdır ve bu kararın ardından yeni okul dönemi başladığında tüm sınıf kendisini birer birer tanıtırken ona sıra gelince kendisini Pi olarak tanıtır ve sınıfa uzun uzun Pi sayısının ne olduğunu anlatmaya başlar. Ve o noktadan sonra Piscine, Pi olur. Artık dalga geçilen bir isim değil, ne olduğu öğrenilmeye değer bir isimdir. Pi’nin kendi ismine böylesine sahip çıkışı bir Güneş
kartı ifadesidir. Güneş yenilenme, tazelenme, uzlaşma ve yeni bir imaj
geliştirme zamanıdır. Pi de burada kendi adıyla uzlaşmış ve arkadaşlarının
ona yapıştırdığı imajı sineye çekmemiş, kendisine yeni bir imaj
geliştirmiştir. Üstelik bu imaj ona çok uymuştur. Pi sayısı yaşam
ve evrene dair gizemi her dönem keşfedilmeye çalışılan dolayısıyla içinde bir çok
gizem ve bilinmeyen barındıran bir sayı olmuştur. Pi de gizem ve keşif peşinde koşan
bir çocuktur. Bu özelliği ile de beklenmedik ve talihsiz olarak çıkmak
zorunda kaldığı yolculuğunu sağ ve salim tamamlayabilmiştir. Bence Pi’nin Yaşamı birden fazla kere seyredilmeyi
hakeden ve her seferinde farklı şeyler görebileceğiniz bir film. Araştırdığınızda
Pi’nin Yaşamı kitabı ve filmi ile ilgili başkalarının birçok
sembolik yorumlarını ve açıklamalarını bulmanız mümkün.
Sembolizmi üzerinde çok konuşulmuş ve yazılmış bir eser. Ama önemli
olan sizin bir filmde ya da bir kitapta kendi kişisel yolculuğunuz ve
hikâyeniz bağlamında ne bulduğunuz, ne gördüğünüz ve ne farkettiğinizdir.
Ben filmde başlangıçta gördüğüm Güneş kartının
yanısıra en fazla Güç kartını gördüm. Vejetaryen bir insanoğlu
ile etobur bir hayvanın birlikte hayatta kalma mücadelesi. Elbette
sembolik bir hikâye, ama sembolik bir hikâyeyi kavrayabilmek onun
sembolik olduğunu her an aklında tutmaktan ve her dakikasında, “Bu
hikâye sembolik, şimdi burada acaba ne sembol var?” diye okumak veya
izlemekten geçmez. Bilakis onu okurken ya da izlerken gerçekmiş gibi içine
dalmaktan geçer. Sezgilerimiz bizimle ancak bu yolla konuşur, öykü içerisindeki
kendi hikâyemizi ancak bu yolla bize anlatırlar, yani
kendimizi hikâyeye bırakabilmemizle. Aynı Michael Ende’nin Bitmeyecek
Öykü’sünde Bastian Balthasar Bux’un sonunda dayanamayıp okuduğu
kitabın öyküsünün içerisine dalışı gibi. Güç kartında gördüğümüz aslan ve tabii filmdeki kaplan hayvansal doğamızın sembolüdür. Gereğinde onu nasıl eğiteceğimizi bilmezsek bizi paralayabilir ve kendisine lokma yapar ama bu yolculuk gibi durumlarda ise hayatta kalmak için ona çok ihtiyacımız olabilir. Çünkü o canlılık sembolüdür, yani canlı kalmayı ona borçluyuzdur. Yeterki onunla nasıl iletişim kurabileceğimizi bilelim. Tekneyi kaplana bırakan ve kendisine tekneye bağlı bir sal yapan Pi de zaten filmde bir nokta geldiğinde şu sözleri sarfeder, “Bir şeyler almak için tekneye her tırmanışımda hayatımı tehlikeye atamam. Bu işi çözmenin zamanı geldi artık. Eğer birlikte yaşayacaksak, nasıl iletişim kuracağımızı öğrenmemiz gerekiyor. Belki Richard Parker (kaplanın adı) ehlileştirilemez, ama Tanrı’nın rızasıyla eğitilebilir.” Ve Pi bunu başarır. İkisi birlikte sağ ve salim yolculuklarını tamamlarlar. Bu yolculuk 227 gün sürer ve bunun rakamlarını topladığımızda çıkan sayı 11 yani Güç kartımızın sayısıdır. Tabii bu arada filmde kaplanın adının kayıtlara kazara (!) bir insan ismi olarak geçmesi de ayrıca ilginç bir durumdur ve filmde Richard Parker adı da tesadüfen seçilmemiştir. Richard Parker ismi birçok öyküde deniz kazasına uğramış, hatta kimisinde öyküdeki diğer insanlar tarafından açlık nedeniyle yenmiş karakterlerin ismi olarak yer almıştır. Bu da bize Hz. Yunus'un öyküsünü hatırlatır ki Hz. Yunus'un öyküsü de Güç kartımızın teması kapsamındadır.
Filmde kendisini gösteren bir diğer tema da Kule kartıdır. Bu yolculuktayken Pi’nin yaşı 16’dır ve Pi (p) Yunan alfabesinin 16. harfidir. Bu ikili yolculuk da zaten bir Kule teması (geminin batışı ve Pi’nin kendisini tekneye düşmeye bırakışı) ile başlar. Burada Kule kartını kısaca iki ifade ile hatırlamakta yarar var. Kule kartı kendi içsel ejderhamızdan (kabuklaşmış değerlerimizden, korkularımızdan ve sınırlarımızdan) özgürleşme hamlesi demektir ve bazen bu yolda en büyük düşmanımız olarak gördüğümüz şey bize yardım edebilecek yegâne unsur olabilir.
Pi’nin yaşı içerisinde (1+6=7) Araba kartını da barındırır. Babaevinin korunağından uzak düşmek, tek başına kalmak, tekneye kendi başına sahip çıkmak ve kendi sorumluluğunu üstlenmek. Bu esnada da vahşi bir hayvanın dizginlerine hakim olmak ve onu kendine yoldaş kılmak. Daha ne olsun… Dilerim sizin yolculuklarınız da bu kadar zorlu olmasa da bu kadar zengin ve yolunuz açık olsun.
© Güneş İlhan, 26.02.2013, İstanbul
|
Başa Dön |
© 2005-2013, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez. |
|