Ana Sayfa

 

 

   

Sevgi Neydi?

  

"Birden aklına Plato’nun Şölen'i geldi: 

Tanrı onları ikiye ayırıncaya kadar bütün insanlar hermafroditti, 

ve şimdi tüm bu yarılar dünyanın dört bucağında diğer yarılarını arıyorlar. 

Aşk, kaybettiğimiz yarımıza duyduğumuz özlemdir."

 

~ Milan Kundera ~

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'den alıntı

 

                  

                       

  

 

      

Hepinize Merhaba,

        

Geçenlerde bir düğüne davetliydim. Doğal olarak gelin de, damat da çok mutluydu. Damadın bir de üzerinden yansıyan gurur vardı. Nasıl olmasın, gün onların günüydü. Ama ister istemez, acaba yıllar da onların yılları olacak mı, diye düşündüm. Son yıllarda katıldığım, ya da haberini aldığım tüm evlilikler için aynı şeyi düşünüyor, aynı şeyi hissediyorum.

 

Sevgiyi giderek unuttuğumuz bir dönemdeyiz. Bu yalnızca romantik ilişkilerimiz için değil, ister komşumuzla, ister arkadaşımızla, ister ailemizle olsun, tüm ilişkilerimiz için geçerli. Tabii aslında sevmeyi hiç bildik mi, hiç öğrendik mi, diye sormak lazım öncelikle, ama gene de - doğru ya da yanlış - bildiğimiz halini bile yitirmek çok üzücü. 

 

Sevgi deyince, "Selvi Boylum Al Yazmalım" filmini ve o hafızamıza kazınan repliği hatırlamadan olmaz, hem belki böylelikle unutmakta olduğumuz sevgiyi de bir hatırlarız:

"Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti."

 

  

Bahsi geçen bu emek Aşıklar'dan Dünya'ya kadar yapılan yolculuk, iyilik ve dostluk ise bu yolda öğrendiklerimizdir. Ama tabii bu yol üzerinde Şeytan ve onun üstesinden gelmek vardır. Şeytan'ın üstesinden gelmek, kendimizi sevebilmektir. Kendimizi sevebilmek ise başkasını sevebilmektir. Kendimizi sevme yetisini kazanamadığımız sürece başkasını sevme yetisini de kazanamayız.

     

Şeytan kartında uğraşımız gölgemizledir. Gölgemize dair Sheldon Kopp şöyle der, "Gölge kişiliğin negatif yönüdür, bu mutlaka hoş olmayan ya da kötü bir yön değil, daha ziyade benliğimizin, her birimizin bütünleşmemiş bir insan olarak daha rahat yaşayabilmek için geliştirdiğimiz ideal öz imajımıza uymayan yönüdür."  Bu yön, başkalarına yakıştırdığımız, başkalarında eleştirdiğimiz, bizi rahatsız eden, derinden öfkelendiren, iliğimize kadar utandıran motifler, davranışlar, düşüncelerdir. Şeytan kartı da bunlara bizim de sahip olduğumuzu kavrama ve kabul etme zamanıdır. Bu kabul etme zamanımızın geldiği yönümüz Jung’un psikolojik tiplemesindeki bastırılmış, ön plana çıkarılamamış, bilinçdışında kalmış dördüncü özelliğe ait nitelikleri barındırır. Bu özellik ya hissetme, ya düşünme, ya sezme, ya da duyumsamadır.

 

Bilincimiz sıkça bastırdığımız ve varlığını unutmayı seçtiğimiz şeylerin artık yaşamadığına inanma cehaletine kapılır. Ama onlar bilinçdışında yaşarlar ve oldukça etkindirler. Yalnızca biz onları bilincimize taşımamış, onları sevmemiş, onları kucaklamamışızdır. Ve maalesef bu yolu seçerek kontrolü onların eline vermiş, onlar bizimle oynadıkça biz de şeytanın oyuncağı olmuş, ne yaşasak, başımıza ne gelse adı "şeytana uymak" olmuştur. Halbuki bu sevilmeyen ve kabul görmeyen  yönler yalnızca yaşamımızda biçim ve yer almak, yani sevilmek isterler. Sevildiklerinde yaşamımızdaki yerleri de  yıkıcı değil, yapıcı olur. Ve onları sevebilmek, kendimizi sevebilmek demektir. 

 

Nazım Hikmet'in dediği gibi, "Sevmek için yürek, sürdürmek için emek gerek."   

 

Yüreğiniz bol, sevginiz daim, yolunuz ise açık olsun.

            

Güneş İlhan

14.02.2017, İstanbul

 

                             

  

Jordan Clarke Tarot

          

  

"Bir insanı sevmenin en iyi yolu onu değiştirmeye çalışmak değil, 

aksine ona kendisinin en iyi versiyonunu ortaya çıkarması için yardımcı olmaktır."

   

~ Dr. Steve Maraboli ~

   

tarotdergisi@gmail.com

Başa Dön

© 2005-2022, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ

Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez.